Çok ses çıkarmadan, arkandan seslenilmesine izin vermeden,
gittiğini belli etmeden çıkmalısın bir hayattan. Bitmeden, bitirmeden,
tükenmeden, tüketmeden… Tadın kadar izin de kalmalı. İyilik değil mesele
heyecanla anılmalısın. Bu gidişler sevgiliden, aşktan, eşten değil işten de
olabilir. Arkadaştan, kardeşten, bitmesini istediğin her şeyden giderken,
koparken...
Sürüklenmeden sürdüremediğin her ne varsa. Ayaklarını geri
geri götüren, yüreğinde hep bir boşluk, aklında hep bir soru işareti
bırakanlardan, yokluklarını önemsediğin ama kendinden çok büyütmediklerinden, varlığı
ve yokluğu arasında kaybolduklarından giderken… Zaman vermeyip zaman harcadığın
her şeyden. Sevmediğin kitap, bulunmak istemediğin ortam, görmek istemediğin
manzara, gülmek istemediğin yüzlerden bahsediyorum. Onlara harcadığın zaman, sonuna kadar tükettiğin sermayen.
5 dakika kala kalksaydın o masadan, açsaydın o kapıyı çıksaydın odadan, ya da kapasaydın telefonu, bitirseydin toplantıyı, haklı olabilir, güzel kalabilir, iyiliğin hakkında derin kuşkular bırakabilirdin. Arkanda seni olduğu kadar kenidini de sorgulayan, şüphelerini gözden geçiren senin için bir ileri gidip endişe eden insanların olurdu.
5 dakika kala kalksaydın o masadan, açsaydın o kapıyı çıksaydın odadan, ya da kapasaydın telefonu, bitirseydin toplantıyı, haklı olabilir, güzel kalabilir, iyiliğin hakkında derin kuşkular bırakabilirdin. Arkanda seni olduğu kadar kenidini de sorgulayan, şüphelerini gözden geçiren senin için bir ileri gidip endişe eden insanların olurdu.
İlk ya da son oluşu değil anlamıdır bir sözün üstünlüğü. Bu yüzden sen, son sözü söyleme telaşına düşmeden gitmiş olmalısın. Hiç bitmeyecek bir
konuşma ve bir terk ediş yaşatmalısın.
Gittim ama onuda yanımda götürüyorum, kafamı nereye çevirsem karşımda o, bana hatırlatan herşeyden kurtuldum ama kalbimi ve beynimden kurtulamıyorum.
YanıtlaSil