Bir gün sen de baba olacaksın. Güzel bir hastanenin süslü bir odasında yeni doğan bebeğini bekleyeceksin. Sevgilin doğumdan çıkıp odaya geldiğinde nelerin değişip nelerin değişmediğini anlamak için gözlerine bakacaksın. Gözlerinin içinde bir şey arar gibi meraklı bakışlarla ona bakıp kocaman sarılarak alnından öpeceksin. Yorgun eşin şaşkın ve heyecanlı olacak muhtemelen. Sen onda alışkın olduğun bakışları göremeyip bunu biraz önce atlattığı doğum stresine vereceksin. Kolay geçmeyecek nasıl olursa olsun doğum çünkü eşin içinde büyüttüğü bir canlıyı dünyaya teslim edecek.
Çok geçmeden minik bebeğiniz hemşire ile birlikte odanıza
girecek. Zarar vermekten korktuğun için dokunmaya teşebbüs edemediğin bebeğinizi hayran kalacağın bir profesyonellikle
tutup annenin kucağına ya da senin kollarına verecek. Işte o zaman bak ne
olacak…
Tutulacaksın. Aslında hiç de sevimli olmayan ve muhtemelen
çirkin bir bebek gelecek önüne. Kızarmış çehresi, saçlarında plasentadan kalan
artıklar, yüzünü kaplayan tüyleri ile çirkin diyebileceğimiz bir yavru. Ilk üç
saniye, sadece üç saniye. Sonra gittikçe güzelleşecek. Her nefes alışında
açılan bir gül goncası gibi içinde sakladığı ne varsa etrafına saçmaya
başlayacak. Saçları parlayıp, dudakları kızaracak. Yanakları ipek bir yastık
gibi gözleri masallarda benden dinlediğin güzellikler içinde uyuyan
kahramanların yumuk gözleri. Bu gizem dolu varlığa tututalacaksın. Bir
mucizenin baş kahramanı olarak kendinle gurur duyacak, nedeni benim diye
övüneceksin.
Daha anne ve baba demesine çok var. Dudakları annesinin
kahverengi areolasını seçip emmek için sadece. Sesi ise sıkıntısını isteğini
söylemek için bir kaç ıngasında çıkacak. Gerisi hep avaz avaz ağlama. Minik
avuçlarının içine işaret parmağını koyarsan eğer, bir maymunun dala tutunması
gibi kıvrılarak sana tutunacak. Yanakları hassas. Ne kadar traş olsan da
dudaklarının ucu bile geldiği yerden sert. Sert ve kirli. Bu masum yavru da
zamanla senin ve benim gibi kirlenecek. Bedeni eskiyip yorulacak. Ruhu ve
karekteri kötü olanlarla da tanışacak. Bu baktığın aciz ve bakıma muhtaç yavru
içinde saf sevgi ile dünyaya geldi. Geldiği andan itibaren vereceğin her şeyi
alacak. Iyiyi ve kötüyü sizden öğrenecek. O yüzden gün olur bir yaramazlık
yaparsa ya da bir kötülük önce kendinize bir kızın oğlum.
Annesi ilk emzirme denemesini birazdan yapacak. Büyük
ihtimal her kadın gibi ilkinde sütünün yeterli olup olmadığı hakkında derin
kaygılara kapılacak. Işte bu anneliğin ilk adımı olacak. “Yetebiliyor muyum?”, “Yetebilecek
miyim?” kaygısı. Sonraları bu kaygıyı nasıl yeneceğinizi konuşuruz ama umarım
şanslı olur, işi gidişata bırakacak kadar kontrollü davranırsınız.
Ilk sınav başlıyor. Bebek eşinin kucağına veriliyor. Anne
çocuğuna bakıyor ona tutup verecek memesini ama bebek iç güdüleri ile zaten
bulacak. Biraz zaman ve kokuya ihtiyacı var. Zaten karnındayken başparmağını
emerek idmanlara başlamıştı. Bebek anne memesini bir kedi yavrusu gibi ağzı ile
yoklayarak bulmaya çalışırken sen beraber büyüttüğümüz kedileri ve emzirdikleri
yavrularını hatırlayacaksın. Anne eliyle yardımcı olmaya çalışacak, bebek
memeyi bulduğunda minik ağzına yerleştirirken hemşire de işe karışacak. Bebek
memeyi bırakmadan bir kaç saniye emse anneden süt gelmeye başlar ama…
Bir kaç denemeden sonra gelen annenin en değerli sütü kolostrum
ile bebek yine rahimdeymiş gibi huzur dolu ve sessiz. Anne çocuğunu besleyememe
korkusunu kafasından uzaklaştıracak olmanın mutluluğu içinde ama yine de
tedirgin. Gözleri bebeğinden uzaklaşmadan onu izliyor.
Peki sen? Neredesin oğlum? Odanın köşesinde olup biteni,
öldükten sonra kıymetlenen ressamlara ait bir tabloyu izler gibi mi izliyorsun?
Yoksa eşinin yanında çocuğunun başında saçlarının arasından terler süzülerek
onlara mı bakıyorsun? Bu senin bir erkek, bir eş ve bir sevgiili olarak terk
edildiğini düşündüğün ilk anlarından biri mi yoksa? Anne bebek bir olup seni mi
unuttular? Gülümsüyorum yaşayacaklarını düşündükçe. Bir baba ve bir eş olarak
kurduğunuz mutlu ailenin içinde sana düşen yeni rolüne en kısa zamanda başlamak
için bir fırsat bu aslında.
Sana hep diyeceğim şey “seçim senin”. Ya seyirci kalırsın ya
da baba olursun. Ya sana arkadaşlarının doğum öncesi anlattığı tüm o “hayatın
bitiyor, kendine ayıracak vaktin kalmıyor, eski evliliğini unut” yargıları ile
babalığını sınırlandırır ya da yeni bir canlının dünyaya gelişi için araç
olduğunu kabul eder ve adına aile dediğiniz bu kutsal düzen içinde kendi
kurallarını kendin yazarsın.
Annelik için çok ahkam kesemem daha yolun başındayım.
Babalık içinde baban benden daha çok söyleyecek şey biriktirecek eminim. Benim
eşine söyleyeceğim tek şey ki senin için de cinsiyet kavramını atarsan geçerli
olacak, şu:
Kadın olmak ve anne olmak ayrı şeyler değil. Anne olmak ise
bir erkek tarafından anlaşılması beklenecek kadar basit bir şey değil. Yani her
davranışının anlaşılmasını bekleme. Tabi ki iyi bir anne olmak için
çabalayacaksın ve bence iyi bir annelik de yapacaksın fakat mükemmel olmaya
çalışmamalısın. Mantıksız ve saçma davranışların olacaktır, kendini hoş görmeyi
bilmelisin. Ama annelik yaşanılmadan öğrenilmiyor. Her çocuk dünyaya yeni bir
anne getiriyor. Kadın olmak ve anne olmak ayrı şeyler değil dedim ya aslında
şunu demek istedim. Sev kendini. Bak kendine. Vücudunu sev. Bir çocuk dünyaya
getiren vücudunu sev ve koru. Besle kendini. Ruhunu, bedenini. Sarıl sımsıkı.
Senden seni almaya çalışacak bir düzendir bu çünkü. Fedakarlık yapma. Fedadan
kar elde etmeye çalışma. Içinden geldiğince ver ve karşılık bekleme. Kendini
sevdiğin ve mutlu hissettiğin sürece mutlu olacak bir çocuğun var.
Ve sen de oğlum senden beklenilmesine izin vermeden yap
babalığını. Kendinizi rafa kaldırmadan
bir aile olun. Hedefleriniz, hayalleriniz hep baş ucunuzda kalsın. Vaktinizi doğru
planlayın. Zamana her şey bırakılmaz onu kontroletmeyi öğrenin. Anne ve baba
olacaksınız tabi ki ama isminizi unutmayın…
Devam edecek…
Yazınız çok güzel Ceren hanım, sıkılmadan okudum. Sevgiler...
YanıtlaSil