Bir gün yüzün düşer, amaçsız kalır, kendini
sevecek nedenler aramaya başlarsan diye yazıyorum bu satırları. Önce bir dur. Kendini
sevmek için nedenler aramaman gerektiğini koşulsuz sevgi besleyeceğin
varlıkların en başında geldiğini hatırla. Ne kadar kolay yazması bilemezsin bu
cümleyi. Hem de çok ahenkli. “Kolay mı yapması?” diyorsun ya şimdi, yazması
kadar kolay değil bunu biliyorum hatta kendinden nefret etmekten çok daha zor farkındayım.
Bunun için kendini eğitmen gerektiğini, kendinle işbirliği içinde olman
gerektiğini düşünüyorum. Sadece dinle kendini. İyi bir dinleyici olarak başlat
iletişimini. O zaman keşfedeceklerin okuduğun gelişim kitaplarında sunulan
tırnak işaretine alınmış kavramlardan daha değerli olacak senin için. Senden bir
isteğim aklın almıyor diye yüreğinin açlığına kulak tıkama. Aklınla
kazanamadığın nice zaferleri yüreğinle kazanabilirsin.
Bildiklerini unutmaya başlayıp içini bir
körlük kaplarsa diye yazıyorum bu satırları… Önce gözlerini kapat. Değişmesini
istediğin şeyleri düşün. Kendinde ve hayatının akışında değişmesini istediğin
her şeyi bir bir gözlerinin önüne getir ve istediğin hale sok. Mutlu ve huzurlu
olacağını hissediyorsan ve bu değişim seni kendine getirecekse o an başlama
anın olsun.
Çok zordur bilirim değişmek. Davranışlarını
yenilemek. Değişmesi gerekeni keşfettiğinde söküp atmak. Hayatından istemediğin
bir insanı çıkarmak kadar kolay olmaz. Eli kolu sana dolanmış bir yaratık gibi
her çekişinde bir parçanı koparır. Seni bırakmak istemez ve sıkıca yapışır.
Çekiştirdikçe canın acır. Bazen vazgeçer olmayacağını düşünürsün. Onunla
yaşamayı senden koparırken verdiği acıya yeğleyip birlikte yaşarsın. Bunu
kendine yapma. Hiç bir ağırlığı ruhunda taşıma. Değişim içinden başlarsa güç
bulur. Sen değişirsen hayatın değişir bunu unutma.
Kendine gelme yolculuğu diyorum ben bu sürece.
Karakterimizin şekillendiği dönemde bize yapışan tüm ağırlıklardan kurtularak “ben”
olmaya. Sen de bir gün kendine doğru bir yolculuğa çıkmak istersen kendi
yöntemimi söylemek istedim sana. Umarım bir gün o tünelde karşılaşırız güzel
oğlum, o tünelde karşılaşır karışırız.
Kendine gelmenin en iyi yolu önce kendinden
bir geçeceksin. Bu geçiş sandığın gibi bir vazgeçiş değil, kendi içinden geçişin
olacak. Oturtacaksın bedenini olmak istediğin yere. Dinleyeceksin güzellikle.
Neymiş istediği gönlünün, ne olmuşta küsmüşsünüz birbirinize. Sonra başlayacaksın
ona doğru yürümeye. Yani sonunda olduğun tünelin başına. Gönlünü, ruhunu,
nefesini bıraktığın tünelin başına.
Başa doğru dönerken “acil çıkış” kapılarını
kontrol edeceksin. Paslanan, tutukluk yapan kapıları söküp yenileyeceksin. Tünel
içinde başına gelecek felaket ve kazalarda nefes almak, kendini kurtarman için gerekli
bu çıkışlar. Nefes alamazsan düşünemezsin, düşünemezsen karar veremez ve
kendini kurtaramazsın. Hatta sen çıkış kapılarının üzerine ikaz lambaları da
yerleştirmeyi unutma lütfen.
Tünel boyunca acil durumlar için telefonlar da
yerleştireceksin. Acil durumlarda aranacaklar listesini güncel tutmalısın.
Kişiler değişebileceği gibi onlara ulaşacağın numaralarda değişebilir. Zaman
içinde kesinleşmeye başlar zaten bu liste. Kimi ne zaman arayacağın, karşı
tarafın çıkıp çıkmadığı... Tek tek kontrol etmelisin çalışıp çalışmadığını,
karşı tarafın açıp açmadığını.
Hız göstergelerini ve uyarı levhalarını
koyacaksın ışıklı panolarla. Deneyimlerinden öğrendin ne zaman hızlı ne zaman
yavaş gitmen gerektiğini. İster yavaş ister hızlı git ama yolun açık olsun.
Levhalar bu yüzden olacak zaten. Yolunu açık tutmak için. Kimsenin enkazı
içinde kalmasın diye. Çok insan geçti ağır vasıtalarıyla. Yolların aşındı
şeritlerin de eskisi kadar beyaz değil. Onarmalısın içini.
Başına doğru gelirken tünelin, arkana hiç
bakmamalısın orada artık gelecek var. Gelecek senin bilinmeyen yanın.
Bilinmeyen ve umut dolu yarının. İyisi ve kötüsüyle yaşayacağın bu hayata
başlamak için yenileyeceksin kendini.
Geldiysen başına tünelin bu sefer sen koy
ismini. Araç ve hız sınırlamalarını belirt. Yüksekliğini ve genişliğini yaz.
Uzunluğunu ise boş bırak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder