1/21/2016

Oğluma Emanetler - 10



Uyusun da büyüsün...
Şimdi sen, yattığın yatakta ve daldığın rüyada büyüyorsun küçüğüm. Ben ise her gün yeni anlarını kaçırıyorum büyüklerin dünyasında. Seni büyütmek değil ki meselem. Kemiklerinin gelişmesi, boyunun serpilmesi, cümlelerinin uzamasıysa büyümek, benim derdim aklın yüreğini aşmasın, zaman seni çocukluğundan çalmasın.

Sana ne olacağını soracağız büyüdüğünde sen sayısız hayallerinden bahsedeceksin. Biz ise neyden para kazanacağını merak ediyor olacağız seni dinlerken. Para senin dünyanda oyuncak almak için kullanılan bir değiş tokuş aracıyken bir anda ona anlamlar yüklemeni isteyeceğiz.

- Büyüyüp adam olacaksın, işin olacak, para kazanacaksın, aile kuracaksın, evin olacak. Koca adam olacak benim oğlum.

Bir bakmışsın ki paraya mevki kazandıran büyüklerin dünyasına girmeye başlamışsın. Meslek sahibi olmanı para kazanıp ev kurman için isteyen büyüklerin dünyasında hayaller törpülenmiş, hedefler tek doğruya kilitlenmiş, sonuç odaklı yaşanıyor olabilir. Sen ise süreçten zevk almayı öğrenmelisin. İsteyerek seçtiğin meslek ya da mesleklerinde sonuç ister para, ister mevki olsun sen süreci nasıl yaşadığına odaklanmalısın.

Elinden gelenin en iyisini yaparken zevk al. Hataların ve doğruların, başarısızlıkların ya da başarıların bir sonraki adımın için sadece. Ve sevmediğin işe bulaşma. İnsan sevdiği mesleği yaparsa kazanır. Gerisi ise sadece iş-güç olur.

Her gece defalarca uyanıp, odana gelip üzerini örtüyordum. Sen istemesen de dışarıdayken üşüyeceğini ön görüp önceden montunu giydiriyordum. En son yemek yediğin saati hesaplayarak acıkmış olabileceğine kanaat getirip sen istemeden yemeğini önüne koyuyordum. Kış günü dondurma yemek istersen sana “hayır” diyordum. Çünkü hasta olma ihtimalini biliyordum. Sen koşarken dikkat et düşeceksin diyordum. Yükseğe çıkmaman, ateşe yaklaşmaman, senin deneyimleyeceğin bir sürü kötü sonu kafamda bertaraf edip korkularımı sana aşılıyordum.

Montunu giymek istemediğin zaman uğraşmaktan sıkıldığım anda anne üşüdüm deyip yanıma geldiğinde, uyanamadığım bir gece bana seslenip üzerini örtmemi istediğinde, açım deyip deli deli bağırdığında, cips yiyip mideni bozunca bir daha nerede görsen yemem diye kendin söylediğinde, dondurma yiyip “anne hani hasta olacaktım bak olmadım” dediğinde büyüdüğünü anlıyorum. Boyun bir milim bile uzamadan büyüyorsun. Kendi deneyimlerini yaşamadan yaptığın her şey ezber gibi sanki. Ezberledikçe öğrenemiyorsun. Ben de her tehlikeyi kestirip yok edemeyeceğimi artık biliyorum. Sen de kontrolümün azaldığı hayatında kendini korumak için yeni yöntemler geliştiriyorsun. Geliştirdikçe kendini keşfedip büyüyorsun.

Korumak için yaptığım bir çok hatayı çıkarmaya çalışıyorum şimdi hayatımdan ama gözümün uzağında olman içimde hala bir endişe. Ne kadar büyürsen büyü bu içimde sana dair kalacak hislerden biri.

Büyümek istemeyen bir çocuksun ama gün gelecek keşke hep çocuk kalsaydım dediğin yaşa gelmek isteyeceksin. Bunu belki de sadece kendini ispatlamak, dediklerini dinletebilmek, güç sahibi olmak ya da o yaşın ganimetlerinden faydalanmak için isteyebilirsin. Sen büyürken senin hayatını kontrol altına almaya çalışmamam gerektiğini biliyorum. Yemek tercihlerin kadar küçük olmayan bir çok tercihinde sadece dinleyen ve yol gösteren olmaya çalışmalıyım. Ama asla yoluma getirmeye çalışmamam gerektiğini öğrendim. Senin seçimlerinden dolayı kendimi de suçlayamam. Sanırım benim en büyük görevim daha doğrusu benim ve babanın, içinde sana son nefesine kadar eşlik edebilecek bir çocuk bırakmak. Huzurlu, sağlıklı, neşeli, kendine inanan, kendine güvenen, insanlara güvenen, kendine saygı duyan, sevgi dolu, kararlı, mükemmeliyetçi olmayan, el alemin dediklerini kural bellemeyen, haddini bilen, korkuları yaşamının akışına egemen olmayan, kendini suçlu hissetmeyen ve kendini ifade edebilen bir çocuk. Bu yüzden sana bıraktığım tüm satırlar ikiniz için olsun.


Senden bir ricam büyümek için acele etme ki ben de sana yetişeyim. Aramızdaki mesafe de saatlerden uzun olmasın bir de yürekleri aşmasın!

3 yorum: